2007 yılı eylül ayında yaptığımız son Anamur seferinin ardından yaklaşık beş yıl geçti ama bu beşş yıl fena doluydu. Birader motor sürmeye heves etti ehliyet aldı, Ahıra yeni bir at girince bizim eşek ronin oldu.Hemen ona bir shogun bulmak icap ettiğinden doktorum civanımı karakaçana efendi tayin ettik ve hazırlık faslının ardından yollara düştük.
Yediğimiz içtiğimiz dahil gezip gördüğümüzü de anlatacağım ama şu an sene sonu. Karne işleri bitsinm söz . hepsi burda 32 kısım tekmili birden.
Ve Huzurlarınızda çulsuz biraderler
Sonya’nın seyir defterine ; yıldız tarihi 01062012. Kardeşimin yıllık izni okulda işlerin yavaşladığı döneme gelince 2007 sonbaharında karakaçanı insanlık dışı bir işkenceye maruz bırakarak yaptığımız yolculuğu bu defa iki motor olarak yapmaya karar verdik.
Uzun telefon muhabbetlerinin ardından bütün hazırlıklarımızı tamamladık. Motorların bakımını yaptım , kamp malzemelerini bir hafta öncesinden paketledim sabırsızlıkla yola çıkış gününü beklemeye başladım.
Biraderin gelişi ile beraber. Hemen yola vurduk. Birader fena yavaş gidiyor ama olsun ne yapalım üç günlük motorcu. Motorlarda sorun çıkmadan Ayaş’ta bir su molası veriyoruz. Çiş, soda sigara molasından sonra tekrar yola vurup Taşucu’na giriyoruz
Hatunla yemek yediğimiz kafeye girip bira-yengeç yapıyoruz. Biraz dinlenip tekrar yola devam. Aklım Boğsak’ta başlayacak virajlarda. Yavaş ama sorunsuz bir yolun ardından Ağaçlı dinlenme tesislerine vardık. Benim motordevirsiz ve yavaş gitmekten hafif hararet yapmaya başladı. Gökhan’ın motor da ince ince yağ akıtıyor.
Çıktık moladan yolda dura kalka ilerliyoruz. Ben birderin bir önünde bir arkasında yavaş yavaş Aydıncığa geldik. Geldik ama birader bana fena saydırıyor beni üç günlük ehliyetle niye bu yola getirdin diye. Aslında haklı da ama burada kullanan adam her yerde kullanır. Sadece korkusunu yenip gaz vermesi gerekiyor.Soğuksu’da kısa bir mola verdik.
Aydıncık Bozyazı arası yolun en tehlikeli kısmı . Rampalar, virajlar, yol dar, virajlarda karşıdan gelen kamyonlar var. Ama sağ salim Bozyazı’ya girmeyi başarıyoruz.
Yılların alışkanlığıyla önce Toslak Koyu’na girip yol bitti birası içiyoruz. Mekan sahipleri bizi hatırlayıp batırık ikram ediyorlar. Biraderim birayla süper gidiyor dese de ben batırık sevmem. Benim hisseyi de ona satıyorum. Nasıl geldik ama lan şu viraj zordu falan geyiği yapıp yeniden at binip Pullu’ya basıyoruz.
yukardaki resim toslak
Sezon başı olduğundan kamp yerleri
daha tam hazır değil ve mekan boş . Tam benim aradığım şey. Hemen anlaşıp Çadırları kurup Anamur’a uzuyoruz ama bu defa tek motor. Sonya’yı alıp Karakaçan’ı kampa gözcülük etsin diye bırakıyoruz.
Açlıktan gözüm dönmüş , doktorum biraderim ise sanki hava ile besleniyor. Önce Migros’a gidip sabah için bisküvi doktora diş fırçası ve deniz gözlüğü, sabun havlu alıyoruz.
Anamur iskeleye inip bir tur atıyoruz, şöyle sazlı sözlü bir mekan olsun derken normalde gittiğimiz mekanların hepsinde liselerin mezuniyeti olduğunu öğrenip alternatif arıyoruz. Kime sorsak bize gazino tavsiye ediyor. Gazino dedikleri hafif pavyonumsu ve bize itici gelen yerler. Zaten açlık ta kafama kafama vuruyor kıyıdaki çay bahçelerinden birine oturup pizza ve bira ısmarlıyoruz. Hava güzel, dolunay var, kıyıda denizin dibindeki masalardan birine geçiyoruz.
Ufacık pizza kesmiyor. Ne yapmalı neetmeli derken kıyıda dolanmaya başlıyoruz. Sağlam içtik ayılmak lazım. Otogarın karşısındaki lokantalardan birine girip paça içiyoruz ,üstüne birer de kebap.
Kampa dönerken iki bira daha alıyoruz.Onları devirip doğru uyku tulumunun içine.O kadar bira sık sık sıkıştırsa da rahat rahat uyuduk.
Uyandığımda hava yeni yeni aydınlanıyordu. Hemen banyoya koşup sımsıcak bir duş aldım. Kamp yeri boş olunca sıcak su bize kalıyor.
Gün ışığında ilk iş tulumu havalandırmaya çıkarıp su kaynatıyorum Kahve –Burçak ikilisi midemdeki ejderi bir süre kandırıyor ama …..Birader de erkenden uyandı kamp yerinde tatlı bir mayışma moduna girdik.
Bu arada taburlerin bir kullanımın daha keşfettim . Yorgun ayakları dinledirmek için de idealler.
Yavaş yavaş toparlanıp çadırların içini düzenledik. İstikamet Anamur.Biraderin motorda benzin hortumu çatlamış benzin damlatıyor. Selahattin ustaya sapıp hortum ve filtre siparişi verdikten sonra biraderin pideciyi aramaya başlıyoruz. Güleryüz lokantası. Ben önce yeri karıştırıp başka bir pideciye giriyorum sonra birader ben burada yemem deyince doğru mekanı aramaya başlıyoruz.Adam yolun başından beri burada pide yemenin hayaliyle yaşıyormuş.
Ordan çıkıp tekrar dolanmaya başlıyoruz. İskeleye inip zaman öldürecek yer arıyorken kıyı yolunun sonuna doğru sürmeye başladık. Aslıhan Motel diye bir yer bulduk. Amanin ne şirin bir mekan. Dut ağacının altında bir masaya oturup bira içmeye başladık.
Mekan hoş bir aile işletmesi.
Yemekler süper .
Baktık burada misafirlik çok uzadı, sürüp Bozyazı’ya gidelim dedik.hedef Toslaklar.
Toslaklara varır varmaz yayıldık gölgeye. Birader biraz daha denize girdi ama su benim için çok soğuk. Bütün kış börek hastalıklarıyla boğuştum bir daha uğraşmaya niyetim yok.
Toslak çıkışı her şeyi satan adam Sait Tellal’ın yok yok mağazasına uğrayıp lüks lambamız için fitil aldık. Ordan Apo ve ailesini ziyaret ettik.
Babamın en sevdiği yerdeyim . Balık tuttuğu kaya, denize girdiği kumsal, altında bira içtiğimiz ağaç hepsi burada. Burada ne kadar da mutluyduk.
Güzel bir sohbet , pasta kek falan derken sür çadıra. Yatalım uyuyalım faslına girmişken biraderin kıfı tuttu yine sürdük iskeleye. Bu defa tek motor. Bu sabahtan talimli olduğum için doktorun sabah kahvaltısı için keyfi gelene kadar ben açlıktan ölürüm. Sucuk ekmek alıp atıyorum sırt çantama.
Biraz dolanıp kıyıda takıldıktan sonra dragon çayı kenarından basıp dönüyoruz.
Kampa dönüp biraz lafladıktan sonra vurduk kafayı yattık.
Yine çok erken kalktık . Hemen kahvaltı faslı. Ocak su koyverdi biz de odun ateşinde hallettik çayı da sucuğu da ardından acele etmeden, yavaş yavaş kampı toplamaya başladık. Motorları yükledik başladık dönüş yoluna.
Birader üç günde bayağı bir şey kaptı. Giderken daha rahat gidiyor.Kahvaltı için börekçi arıyoruz ama sezon açılmadığından heryer kapalı. Kıbrıslı mekanını güzelleştirmiş orda durup gözleme ile çay molası veriyoruz. Birader kepik.Gözlerini açamıyor.
Tekmende radar olur korkusu ile ağır ilerliyoruz. Kısa süre sonra Aydıncık –Bozyazı arası 36 km viraj ve rampa başlıyor. Sakin sakin soğuksuya varıyoruz. Soğuksuda lokantalardan birine girip bir şeyler yerken yeni kasa bir Cbr 600f geliyor. Mersin plaka. Elemanla biraz laflayıp yola düşüyoruz.
Ardından Ağaçlı dinlenme tesislerinde Kahve molası. Biraderle Tisan’a gidelim mi diye konuşuyoruz .Yıllardır burdayız daha gitmemişiz. Köylüler yol budur deyip bizi uğurluyorlar.
Ben anladım 35 yıldır niye gelmiyormuşum inanılmaz dik bir yokuş,, darcık bir yol ve birbirinin içine girmiş virajlar. Tek olsam acayip keyif alacam ama yanımda doktor var. Adam üç günlük motorcu ben onu nereye getirdim. Ollum sen nasıl abisin ya çocuk düşerse Yusuf Yusuf inişe geçiyoruz. Birden bir manzara beliriyor önümde ulan burada da ölünür be diyorum içimden
Aşağıya inince başka bir yol soruyoruz. Birader ben bu yoldan dönmem diyor çok ta haklı. Bildiğim kadarıyla ormandan geçen bir yol daha var. Sorup onu öğreniyoruz ve yolda doktor Neo’ya bağlıyor ‘ I know kung fu ‘ . Kafanın içinde bir sigorta yerine oturudu ve adam gaz açıp viraja yatmaya başladı. . .
Ana yola vardığımızda keyiften ağzı kulaklarında ‘ bir daha yapalım mı ‘’ diyordu. Ordan boğsağa süzüldük yavaş yavaş . Yolda motorlu bebeler biraz taciz etti ama yol verdik uzayıp gittiler.
Rampaların bitişi ve düz yolun başlangıcını Boğsakta bira ve patates kızartması ile kutladık. Bu arada bir cbr 250 bir de Çinli ufaklık beraber yola düşmüşler. Baktım oturacak yer yok biz de adamları masaya davet edip biraz lafladık.
Benim oluşlum Taşucunda dayısının yanında. Boğsak çıkışı onlara uğrayıp oluşumu sevdik çay kahve sohbet sonrası yola koyulduk . Birader karanlıkta iyi görmüyor bu yüzden son derece ağır bir şekilde mersin’e dönüp bizi bekleyenlere rahat bir nefes aldırdık.